Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Son Aktiviteler |
2025 LGS T.C. İnkılap Tar...
Forum: 2025 LGS T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Denemeleri
Son Yorum: basar52
20/11/2024, 21:56
» Yorumlar: 2
» Okunma: 1,025
|
5.Sınıf: Ülkemize Komşu D...
Forum: 5. Sınıf
Son Yorum: engindemirci
19/11/2024, 14:06
» Yorumlar: 0
» Okunma: 143
|
5. Sınıf Sosyal Bilgiler ...
Forum: Etkinlik Önerileri
Son Yorum: mustafakarakus
15/11/2024, 16:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 142
|
5. Sınıf Sosyal Bilgiler ...
Forum: Ünite Testleri
Son Yorum: mustafakarakus
15/11/2024, 11:43
» Yorumlar: 0
» Okunma: 87
|
5. Sınıf 3. Öğrenme Alanı...
Forum: Ünite Testleri
Son Yorum: mustafakarakus
12/11/2024, 13:50
» Yorumlar: 0
» Okunma: 80
|
5. Sınıf Sosyal Bilgiler ...
Forum: Ders Notları
Son Yorum: mustafakarakus
10/11/2024, 21:39
» Yorumlar: 0
» Okunma: 91
|
5. Sınıf Sosyal Bilgiler ...
Forum: Etkinlik Önerileri
Son Yorum: mustafakarakus
09/11/2024, 23:16
» Yorumlar: 0
» Okunma: 55
|
5. Sınıf 3. Öğrenme Alanı...
Forum: Ünite Testleri
Son Yorum: mustafakarakus
09/11/2024, 18:00
» Yorumlar: 0
» Okunma: 93
|
5. Sınıf Sosyal Bilgiler ...
Forum: Ders Notları
Son Yorum: mustafakarakus
02/11/2024, 18:20
» Yorumlar: 0
» Okunma: 250
|
7. sınıf 1. Dönem 1. Yazı...
Forum: 7.Sınıf Sosyal Bilgiler
Son Yorum: fsmrc_80
02/11/2024, 17:31
» Yorumlar: 4
» Okunma: 2,164
|
|
|
Şarkıcı Bülbül - Serdar Yıldırım |
Yazar: Serdar Yıldırım - 08/09/2023, 14:02 - Forum: Değerler Eğitimi
- Yorum Yok
|
|
ŞARKICI BÜLBÜL
Uzaklardan gelen nağmeler kulaklarından ruhunun derinliklerine yayılmıştı, ihtiyar kaplumbağanın. Yuvasından çıktı. Büyük ve ağır kabuğunu zorlukla sırtında taşıyordu. Ayakları ağrıyordu, ama olsundu. Sıkıntıya katlanacak fakat en güzel öten, en güzel şarkı söyleyen bülbülün konserini kaçırmayacaktı. O bülbül ki, aman efendim, bir ses bir nefes! Duyanlar elindeki işini bırakır, dinlemeye koşardı. Zalim, bir de yakışıklıydı ki.. Şöyle bir yan döner, kafasını yukarıya kaldırıp şarkı söylemeye başladığı zaman, dinleyenler mest olur “ Ah “ çekerler, biçareler, mecnunlar “ Of “ çekerlerdi.
İki ay önce çevre ormanları şampiyonlarının katıldığı güzel ses yarışmasında birinci olup “ Şampiyonlar Şampiyonu “ unvanını almıştı. Kendisine armağan edilen büyük bir yuvada yaşıyordu. Yuvanın temizliğine ve yiyecek işine yardımcıları bakıyordu. Konserler veriyor, çok kazanıyor, çok harcıyordu. Yakın dostları, arkadaşları yüzleri aşmıştı. Hepsi, iltifat ediyor, övgüler yağdırıyor, çevresinde pervane oluyordu. Bu böyle dört ay daha devam etti. Havalar soğumaya başlamıştı. Orman hayvanları kış uykusuna yatmaya başladılar. Bülbül, yakın arkadaşları ile görkemli yuvasında eğlenceler tertipliyor, şarkılar söyleyip, sabahlara kadar zevk ve eğlence ile vakit geçiriyordu.
Karlı bir kış günü bülbül yuvasından çıktı. Daldan dala neşe ile uçarken yoruldu. Terledi. Susuzluğunu gidermek için, biraz kar yedi. Tekrar havalandı. Uçtu. Uçtu. Akşamüstü yuvasına geri döndü. Arkadaşları evde toplanmışlardı. Bülbülün gelmesiyle eğlenceler tekrar başladı. Sabahlara kadar yediler, içtiler, güldüler, oynadılar. Arkadaşları gittikten sonra, bülbül odasına girdi. Yatağına yattı. Derin bir uykuya daldı.
Vakit öğle üzerini geçmişti. Bülbül uyandı. Başı sersem gibiydi. Ter içindeydi. Yutkunmaya çalıştı, yutkunamadı. Boğazı yanıyordu. Aklını toplamaya çalışırken, dün terliyken soğuk kar yediğini hatırladı. Hastalanmıştı. Doktor Sincap Bey’i çağırdı. Doktor Sincap, bülbüle dinlenme tavsiye etti. Çeşitli ilaçlar yazdı, haplar verdi. Bülbül, bu tavsiyeleri aynen uyguladı. Birkaç gün sonra iyileşti, ayağa kalktı. Ertesi gün odasında yalnız olduğu bir sırada canı şarkı söylemek istedi. Kendisini ne kadar zorladıysa da fark etmedi; sesi eskisine göre, kalın, boğuk ve çatallı çıkıyordu. “ Bu sesle şarkı söylemeye kalkarsam herkesin yanında rezil olurum. Beni alaya alırlar. En iyisi hiç kimseye bundan söz etmemek “ dedi kendi kendine. Sonraki üç ay aynı şekilde eğlenceler devam etti.
Nisan ayı geldiğinde kış bitmiş, havalar ısınmıştı. Orman hayvanlarının çoğu kış uykusundan uyanmışlardı. Ormanda konser tertipleyen organizatörler harekete geçtiler. İlk durakları bülbülün yuvasıydı. Büyük paralar vaat ettikleri halde bülbül teklifleri geri çevirdi. Aslında paraya çok ihtiyacı vardı. Kış mevsimi boyunca dostlarıyla birlikte, geçen yaz kazandığı paraları harcamıştı. Hazıra dağlar bile dayanmazdı. Çok uğraşıp, çalışıp çabaladığı halde, eskisi gibi güzel şarkı söyleyemiyordu. Sonunda orman hayvanları arasında şampiyon bülbülün sesini kaybettiği hakkında söylenti çıktı. Kimseler evine uğramaz oldu. Hizmetçiler, evi terk etmeye başladı. Bülbül maaşlarını ödeyemez duruma gelmişti. Eski şarkıcı bülbül görkemli yuvasında yalnız kaldı. Çaresizdi. Tarifsiz acılar içindeydi. En güzel şarkı söyleyen şarkıcı seçilmiş, konserlerde büyük paralar kazanmış, kısa sürede baş döndürücü bir hızla yükselmişti. Gençti, tecrübesizdi, aldanmıştı. Dostları, can arkadaşları neredeydiler şimdi? Fakat onlara da kızamıyordu: “ Beni hiçbirisi zorlamadı ki, her gece eğlenceler düzenle, paralarını bizim için harca diye. “ Ayrıca, soğuk bir kış günü terli terli kar yemişti. Ya buna ne demeliydi?
İhtiyar kaplumbağa günlerdir çok üzgündü. Sesine hayran olduğu yakışıklı bülbülün haline kahroluyordu. Duydukları doğruysa, bülbül sesini kaybetmişti. Bülbülü evinde arıyor, fakat bulamıyordu. Bir gün ormanın tenha bir yerinde bülbülle karşılaştı.
Kaplumbağa: “ Merhaba sayın bülbül. Ne zamandır sizinle tanışmak istiyordum. Geçen yıl siz şarkı yarışmasını kazandığınızda ben de seyirciler arasındaydım. Sesinizi ilk kez orada duydum, hayran kaldım. Daha sonra verdiğiniz konserlerden hiçbirini kaçırmadım. Siz şarkı söylerken, kendimi bulutların üzerinde gibi hissediyorum “ dedi.
Bülbül: “ Ne yazıktır ki, hepsi mazide kaldı. Hatıralar hayal oldu. O bülbül yok artık aramızda. Duymuşsunuzdur, karlı bir kış günü uçarken yorulmuş ve biraz kar yemiştim. Hastalandım. Hastalık birkaç günde geçti. Fakat sesimi kaybetmiştim. Param çokken yanımdan ayrılmayan dostlarım beni terk ettiler. Her neyse, sizi de meşgul etmeyeyim, belki işiniz vardır “ dedi.
Kaplumbağa: “ Bakın sayın bülbül. Ben tam yüz on yaşındayım. Nice olaylara tanık oldum. Bunca uzun süren yaşamım boyunca kimseye zararım dokunmadı. Aksine birçoklarına yardım ettim ve karşılık beklemedim. Anladığım kadarıyla, sesinizi etkileyen, ses tellerinizin iltihaplanmasıdır. Dumanlı dağdaki “ Şifa Veren İksiri “ ağır hastalıklar sonucu oluşan arazların giderilmesine birebirdir. Bu iksirin içinde bulunan elementler, çeşitli hastalıklara iyi geldiği gibi, ses telleri ve gırtlak üzerinde olumlu etkileri vardır. İksirden günde üç bardak olmak üzere dört gün boyunca içeceksin, dört gün sonunda sesinin düzeldiğini göreceksin. Haydi, bakalım sayın bülbül, yolun açık olsun “ dedi.
Bülbül, kaplumbağa ile vedalaştıktan sonra, bir ok gibi gökyüzüne yükseldi. Kaplumbağanın söyledikleri doğru ise ve sesi düzelirse, eski güzel günlere dönebilecekti. Fakat çok daha bilinçli ve tutumlu olacaktı. Bülbül uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra, dumanlı dağa vardı. İksirin aktığı pınarı buldu. Dört gün sonunda, sesi eski sağlığına kavuştu. Tekrar ormana döndü. İlk işi kaplumbağa ile buluşmak oldu. Son derece sevinçliydiler. Hemen gidip konser tertipleyen bir organizatörle anlaştılar. Bülbülün konserler vereceği haberi ormanda büyük yankı uyandırdı. Orman hayvanları, bülbülün büyüleyici sesini dinlemeye koştular.
İki hafta sonra: Bülbül eski güzel günlere nihayet dönmüştü. Kazandıklarını harcarken tutumlu davranıyor, gereksiz harcamalardan şiddetle kaçınıyordu. Bir işe karar vermeden önce kaplumbağaya danışıyor, onun söylediklerini harfiyen uyguluyordu. Organizatörlere yardımcısı olduğunu söyleyip ayrıca kaplumbağanın para kazanmasını sağlıyordu. Zevk ve eğlence arkadaşları: “ Neden evinde eğlence düzenlemiyorsun? “ diye sorduklarında buruk bir şekilde gülümsüyor, “ Yakında arkadaşlar, yakında…” diyerek geçiştiriyordu. Bu arkadaşlarıyla daima arasında belirli bir mesafe bırakıyordu. En acılı günlerinde karşılık beklemeden yardımcı olan, üstün bilgi ve engin hayat tecrübesine sahip bulunan yüz on yaşındaki ihtiyar kaplumbağaya sarılıyor ve “ Bir gerçek dost bin posttan iyidir.” diyordu.
SON
Yazan: Serdar Yıldırım
BU MASALIN BULUNDUĞU KİTAPLAR:
Şarkıcı Bülbül - Karaca Yayınları - Yayın Yılı: 2018 Sayfa: 1-20
Sihirli Masallar - Bilgi Yayınevi - Yayın Yılı: 2009 - Sayfa: 78-84
Pofuduk Yayınları - Sayfa: 3-20
İnternetten bulup alıyorlar. İşin parasal yönü yoktur. Benim amacım, okuyucuya güzel hikayeler sunmaktır.
|
Devamını Oku..
|
|
|
Robot Kartal - Serdar Yıldırım |
Yazar: Serdar Yıldırım - 08/09/2023, 13:58 - Forum: Değerler Eğitimi
- Yorum Yok
|
|
ROBOT KARTAL
Profesör Jack Stingo üniversitedeki görevinden arta kalan zamanlarda laboratuvar haline getirdiği evinin bodrum katında çeşitli deneyler yapıyor, yeni buluşlar gerçekleştirmeye çalışıyordu. Son birkaç yıldır bütün dikkatini robot kartal yapımına vermiş ve çalışmalarını bu yönde yoğunlaştırmıştı. Gerçi şimdiye kadar iki robot kartal yapmış ve bunları şehrin varoşlarındaki evinin geniş bahçesinde uzaktan kumanda ederek uçurmuştu, ama onun asıl amacı bu değildi.
Profesör Jack Stingo sıranın son derece geliştirilmiş bir robot kartal yapımına gelmiş olduğunu biliyordu. Bu robot kartal diğer robot kartallardan pek çok farklı özelliklere sahip bulunacaktı: Kafasının içine yerleştirilmiş mini bilgisayar aracılığıyla bilmesi gereken tüm bilgilere sahip olacak ve bu bilgilerin ışığında kartallarla yakın ilişkiler kurarak onların yaşantılarını araştıracaktı. Edindiği izlenimleri kafasındaki mini bilgisayarda değerlendirip anında profesörün laboratuvarındaki bilgisayara geçecekti. Ayrıca gözlerindeki kameralar ile gördüğü her şey laboratuvardaki bilgisayarın ekranında profesörün görüşüne açık olacaktı. Yeni ve değişik bilgiler öğrenmek isteği insan zekasının vazgeçilmez tutkusuydu ve bilinen ile yeterli kalınmayıp bilinmeyeni de bilmek için harcanacak çaba, insanoğlunun gelecekte edineceği yeni bilgilere atlama taşı olabilirdi, her yeni bilgi insanlığın yararına sunulabilirdi.
Profesör Jack Stingo üç yıl süren yorucu bir çalışmadan sonra, robot kartalın yapımını tamamladı; robot kartalı bahçeye çıkardı, laboratuvara döndü, bilgisayarın başına geçti ve uzaktan kumanda aletini çalıştırarak robot kartalın uçmasını sağladı. Robot kartal evin üzerinde birkaç tur attıktan sonra dağlara doğru yöneldi. Sarp ve yalçın kayalıklarda yaşayan kartalların arasına karışıp, onların yaşantılarını araştıracaktı. Robot kartal bir süre uçtuktan sonra çok yükseklerde geniş daireler çizerek uçmakta olan bir kartal gördü. Bu kartal ne yapıyordu böyle? Onun geniş daireler çizerek uçmaktaki amacı neydi? Bunu ona sormak lazımdı. Yükseldi. Kartalın yanına yaklaşınca: “ Özür dilerim, niye dönüp duruyorsun orada? “ diye sordu. Bunun üzerine kartal sert ve çok şiddetli bir tepki gösterdi: “ Sus, kaç oradan, işin yok mu senin? Defol git buradan…”
Robot kartal hemen oradan uzaklaştı. Bu ne biçim kartaldı böyle? Özür dileyip, niye dönüp duruyorsun diye sormuştu. Peki, kartal neden onu kovmuştu? Robot kartal o geceyi sakin geçirdi. Ertesi sabah sarp ve yalçın kayalıklara yaklaşmıştı ki bir kartal yuvası gördü. Yuvada iki kartal ve bir yavru vardı, onlara doğru yöneldi. Aynı anda iki kartal yuvadan ayrılıp hızla uçarak robot kartalın önünü kestiler.
Kartallardan biri: “ Sen ne yaptığını sanıyorsun? Bu ne münasebetsizlik? Dün av takibindeydim, tam dalışa geçecekken beni lafa tuttun, avımı kaçırdın. Bugün ise yuvama gelmeye çalışıyorsun. Bunlar korkunç hatalar ve kesinlikle affı yoktur. Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın bir kartalın bunları bilmesi gerekir. Neden bilmem senin bu hataları bilmeden yaptığını düşünüyoru m. Eğer bilseydin karşımda böylesine soğukkanlı duramazdın. Şimdi hiçbir şey söylemeden çek git buradan ve bir daha karşıma çıkma. Üçüncü hatanda parçalarım seni.. Bak hala duruyor ” dedikten sonra robot kartalın üstüne atılmak istedi. Robot kartal aniden geriye dönerek, son sürat oradan kaçmaya başladı. Kartallar, robot kartalı bir süre kovaladıktan sonra yuvalarına döndüler. Robot kartal yarım saat kadar uçtuktan sonra bir dağın yamaçlarındaki kayalıklara indi. Çevre oldukça sessizdi. Kafasındaki mini bilgisayarda olayları değerlendirmeye, konuşulanları profesörün bilgisayarına geçmeye başladı. İşlem tamamlandıktan sonra hangi yöne doğru uçması gerektiğini bulmaya çalışırken, bir kartal sesi duydu: “ Hey arkadaş!..Orada ne yapıyorsun? Yanına gelebilir miyim? “ Robot kartal başını sola çevirip baktı. İleride bir kartal kayalıklara konmuş ve bir kanadını sallıyordu. “ Konuşmak istersen yanına gelebilirim. Gelmemi ister misin, arkadaş? “ Bu, robot kartalın arayıp da bulamadığı fırsattı. İşte fırsat ayağına kadar gelmişti. Buna şans denirdi ve bu şansı kaçırmazdı: “ Gel arkadaş, gel de konuşalım. ”
Kartal uçtu, robot kartalın yanına kondu: “ Bir süredir seni izliyorum, arkadaş. Az önce epey dalgındın, sanki gövden buradaydı fakat aklın başka yerdeydi veya öyle gibi göründün bana diyelim. “
“ Söylediklerin bir şekilde doğru sayılabilir. Her şeyin bir nedeni vardır. Buradan hareketle geriye gidersen oluşa, ileri gidersen sonuca varırsın. “
“ Sonuca varmak o oluşun nedenlerini ortadan kaldırmakla ortadan kaldırmakla mümkündür. Öyle değil mi arkadaş? “
“ Çok çok doğru.. Sözü fazla uzatmayalım. Ben Profesör Jack Stingo adındaki bilim adamı tarafından yapılmış olan bir robot kartalım. Kartalların yaşantılarını araştırmakla görevliyim. Dünyadaki kartalların sayısı giderek azalmakta. Bu durum insanlar tarafından biliniyor ve kartal nesli yok olmasın diye çalışmalar yapılıyor. Profesör benim aracılığımla elde ettiği bilgileri insanlığın görüşüne sunacak ve insanların kartallar hakkında bildikleri yeni bilgilerle pekişecek. Bu bilgilerin ışığında yapılacak çalışmalar, kartalların çoğalmasını sağlayacak. Bir kartal olarak böylesine faydalı bir amaca hizmet etmek görevin olmalı. ”
Kartal bir süre şaşkın şaşkın robot kartalın yüzüne baktıktan sonra kendini toparladı: “ Demek sen bir robot kartalsın. Oldukça değişik davranışlar içindeydin fakat sen söylemesen bir robot olduğunu anlayamazdım. Her neyse biz kartallar çoğunlukla gündüzleri avlanırız. Her kartalın ayrı bir av sahası vardır. Bir kartal başka bir kartalın av sahasına giremez. Bu yasaktır. Av peşindeyken ve yuvamızda dinlenirken rahatsız edilmekten hoşlanmayız. Eğer rahatsız eden olursa tepki görür, haddi bildirilir. Kendi aramızda pek itiş kakışımız olmaz. Bunun nedeni aile dışında çok nadir olarak iki kartalın bir araya gelip görüşmesidir. Bildiğin gibi kartallar göklerin hakimidir. Hiçbir uçan yaratık bizimle havada boy ölçüşemez. Yuvalarımızı dağların doruklarına, kayalıkların en sarp ve ulaşılmaz yerlerine yaparız. Oralarda yabancı gözlerden uzakta yaşarız. Bazen nereden bilmem çıkar bir yılan yuvadaki yumurtalara musallat olur. Yuvada üç yumurta olsa birini, ikisini garanti bu yılanlar kapar. Bir an bile boş bulunmaya gelmez yuvada yumurta varken. Biz de her gün pek çok yılan avlarız fakat çabuk ürediklerinden sayıları hiç azalmaz bu yılanların. Hani olsa bir türlü olmasa bir türlü.. Bir de insanlar tüfeklerle vururlar kartalları, öldürürler.. Kartal eti yemezmiş insanlar peki neden öldürürler o zaman kartalları? Hayır, böyle anlamsız şey olmaz. Kartallar olmasa her taraf yılan, çıyan dolar. Tarla faresine adım başında rastlanır. Bu tarla fareleri bir çoğalsalar ne tarla kalır, ne bağ, ne bahçe. Bütün mahsulü silip süpürürler. Bunun sonucu aç kalan yine insanlar olur, benden söylemesi. ”
Daha sonraki konuşmalar soru-cevap şeklinde oldu. Robot kartal kafasına takılan konuları kartala sordu, o da bu soruları cevapladı. Bir süre daha konuştuktan sonra robot kartal: “ Bu kadarı yeterli, teşekkür ederim, arkadaş ” dedi. Kartal: “ Asıl ben teşekkür ederim, arkadaş ” dedi ve uçup gitti. Robot kartal konuşulanları profesörün bilgisayarına geçti. Birkaç gün daha çevrede gözlemlerini sürdüren robot kartal profesörden görev tamamlandı sinyalini alınca dönüş yolculuğuna başladı. Elde edilen bilgiler profesör tarafından derlenip toparlandıktan sonra yayım yoluyla insanların görüşüne sunulacaktı.
SON
Yazan: Serdar Yıldırım
Robot Kartal - Serdar Yıldırım - Sıradışı Yayıncılık - Yayın yılı: 2011 - 16 sayfa
|
Devamını Oku..
|
|
|
|